
Hazretü’l Cem Makâmı Nüzûl (İniş) kavsini oluşturan Beka Makamları’nın ikincisi, Tevhid Mertebeleri’nin de beşincisidir. Bu makamda Cem Makamı’nın aksine “Halk zahir, Hakk batındır”. Bu makâmı idrak eden kişinin sıfatları Hakk’tandır veya başka bir deyişle bu kişi Hakk’ın sıfatları ile bakidir.
Bu makam, şeriat makâmıdır ve “Hakk’ın gizli, halkın ise ortaya çıktığı” durumdur. Bundan önce Halk yâni yaratılanlar Hakk’ın ilminde saklanmış “İsimler” durumundaydılar. Şimdi ise bu isimler Hakk’ın bâtınından çıkarak zâhir oldular.
Bu makamda Hakk, kulun kuvvetleri olup, kulun yaşamı, kudreti, işitmesi, görmesi, söylemesi Hakk iledir. Bir kutsi hadis bu gerçeği şöyle vurgular: “Ben kulumu sevdiğim vakitte, o kulumun kulağındaki işitmesi, gözündeki görmesi, dilindeki söylemesi, elinde ve ayağındaki gücü ben olurum. Kulum benimle işitir, benimle görür, benimle söyler, benimle tutar ve benimle yürür.”
Bu makamda Allah’ın güzel isimleri her yerde parıldayarak kendini gösterir ve bunu zevk ederek anlayan bir kişi artık her derde çâre bulacak bir konuma gelir. Eşyâ ilmi ile Esma ilmi olgun bir şekilde birbirleriyle bütünleşir, örtüşür; eşya (varlık) açısından bakıldığında, eşyâ Allah’ın güzel isimlerinin tecellî yeridir, esmâ açısından baktığımızda ise, esma eşyanın bâtınını teşkil eder. Öyleyse bütün iş insanın bakışına bağlıdır. Bu nedenle yalnızca varlığın üzerindeki esmâ elbisesini okumayı bilenler zâhirin, yani Şehadet Alemi’nin, aldatıcı, saklayıcı perdesini ortadan kaldırabilirler.
Hakk varlığa isimleriyle tecellî eder ve bunu anlamak eşyanın hakikatini çözmede kişiye yüksek bir vizyon kazandırır. Allah’ın güzel isimlerinden her birinin Hakk’a ulaşan bir ip gibi düşünülmesi gerekir ve ancak bu ipe tutunanlar insanlığın kemâline ulaşır.
Esma’lar aracılığı ile Hakk kendini kullarına gösterir. Bütün alem Hakîkat-ı Muhammediyye’nin açılımından ibarettir.
Allah’ın Güzel İsimleri’nin zuhur (çıkış) yeri olan eşyâ kendine özgü bir fıtrat dili ile Hakk’ı zikretmektedir. “Yedi gök, yer ve bunlar içinde bulunanlar, Allah’ı tesbih ederler. Alemde O’nu tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihlerinin farkında olmazsınız” (İsrâ, 44) âyetiyle bu durum açıklanmaktadır.
Hz. Muhammed (sav)’in şöyle bir niyazı vardır: “Yâ Rabbi, eşya hakkındaki ilmimi arttır ve beni ilminin ışığına tanıdık ve yakın kıl. ”
Eşyanın hakikatini görmek; eşyanın maddî olmayan, sabit, mükemmel ve ölümsüz (hayy) olan örneklerini görmektir. Eşyanın hakikatine vakıf olanlar; başta peygamberler olmak üzere, bütün zıtlıkları Tevhid potasında eriterek kendi Zat’ının vahdetine ve sırrına erişmiş, bundan ötürü de bütün âleme rahmani bir merhamet ve hoşgörü ile nazar kılan kamil insanlardır.
Hazretü-l Cem Makam’ında bu kişinin beşeriyyeti zahir olur. Çünkü bu kişinin Tevhîd-i Sıfat aşamasında Hakk’a verdiği bütün sıfatlar bu sıfatların ilâhî kaynağının idraki ve ilmi ile birlikte bu kişiye geri verilmiştir. Artık o, tasarrufuyla birliktir, Esmâ İlminin mazharıdır.
HU.. İLLEL MEVCUDE İLLA ENTE