
Prof. Dr. Hüseyin Uysal’ın anlatımı ile Kişilik Seviyelerinin beşinci basamağı olan Nefsi Raziyye videosunu istifadenize sunuyoruz.
Allah’tan Râzı Olan Bilinç Düzeyi (Uyanık Kişiler)
Her an Allah’la berâber olduğunun bilincine ulaşmış, Allah’tan râzı ve hoşnûd hâle gelmiş olan bilinç düzeyidir. Bu bilinç düzeyine ulaşan kişiler, kendi iradelerinden tamamen vazgeçip Hakk’ın iradesinde yok olmuşlardır. Kur’ân’daki:
“İrci’ıy ilâ Rabbiki râdiyeten merdiyyeh”: Sen O’ndan, O da senden razı olarak Rabbine dön! (Fecr, 28) âyetindeki “Sen O’ndan râzı olarak” hükmü bu bilinç düzeyine işaret etmektedir.
Bu rızâ hâli, Hakk’tan gelen bütün sıkıntılara karşı sabır göstermek ve bu hususta O’nun irâdesini içtenlikle kabullenmektir.
Allah, Kur’ân’daki bir âyette şöyle buyurmaktadır:
“Ve leneblüvenneküm bişey’in minel havfi velcû’i ve naksın minel emvâli vel enfüsi vessemerât* vebeşşirissâbirîn”: Andolsun sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden noksanlaştırmakla imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele! (Bakara, 155)
Bu âyette ifâde edilen “sabredenler” zümresinden olabilmek, ancak Allah’ın takdîrine râzı olmak ve aslâ isyâna düşmemekle mümkündür.
Bu bilinç düzeyi, ilâhi iradenin hayır veya şer olarak açığa çıkan bütün hükümlerine tereddütsüz teslim olup rıza gösterenlerin, aslâ şikâyet etmeyenlerin bilinç düzeyidir. Bu bilinç düzeyini yaşamak ve bu bilinç düzeyinde kalabilmek öncekilere göre daha zordur.
Çünkü insan mânen yükseldikçe sıkıntılar artar. Nitekim Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurmuştur:
“İnsanlar içinde en şiddetli sıkıntılara uğrayanlar Allah’ın elçileridir. Sonra da onlara yakınlık derecesine göre diğer kimselerdir. İnsan dindarlığı ölçüsünde sıkıntılarla karşılaşır.” (Tirmizî, Zühd, 57)
İnsan, ancak bu bilinç düzeyine ulaştıktan sonra, sıkıntı ve zorluklara en güzel bir şekilde sabır gösterebilecek ve onları verene karşı râzı olabilecek bir hâle erişir. Bunlar, Hakk yolunun cilveleridir. Onun için büyük ödüller, daima büyük dayanma gücü, sabır, sebat ve tahammüllerin ardından gelir.
Bu kişilerin nazarında, hayatın üzüntü ve sevinci birdir. Çünkü dünyaya kalben bağlanmadıkları için, hayatın sevinç ve kederleri onlar için eşit hâle gelmiştir. İyilik veya kötülük, her ne takdîr olunmuşsa hepsini Allah’tan bilip râzı olurlar.
Aşağıdaki şu mısralar, bu hâli ne güzel ifâde eder:
Hoştur bana Sen’den gelen, Ya gonca gül, yâhud diken! Ya hil’at-ü yâhud kefen Kahrın da hoş, lutfun da hoş!
Çok kolaylıkla söylenebilen şu kıtadaki gerçeklerin yaşanmasındaki büyük güçlük, çok iyi kavranmalı ve anlaşılmalıdır.
Bu bilinç düzeyindeki kişiler, ilâhi sırlara vâkıf olmaya başlarlar. Gerçek tevhîdi (birliği), en üst düzeyde idrâk ederek, mânâ âlemindeki mükemmelliği müşâhede ederler.
Uyanmış olan, kendini bilen bu kişiler, hayrın, güzelin ve doğrunun feyiz kaynağı hâline gelirler. Allah’ın emir ve yasaklarına uygun davranışlarda bulunurlar. Yaptıkları işlerde yorulmak nedir bilmezler.
Bu bilinç düzeyine ulaşan kişiler, kendilerinin ve diğer insanların başına gelen bütün olayların Allah’ın dilemesiyle ve takdîriyle olduğunun farkında oldukları için hiçbir kimseyi eleştirmezler, kınamazlar, suçlamazlar ve yargılamazlar. Olup biten bütün her şeyin güzel olduğunu ve bir hikmetle yapıldığını iyice idrâk etmişlerdir.
Bu kişiler bu nedenle artık Allah’tan bir şey isteyemez hâle gelirler. Allah’tan bir şey talep etmenin edebe aykırı olduğunu düşündükleri için dua bile edemez hâle gelirler, hiçbir şey söyleyemezler. Bu bilinç düzeyinde olanlar için “Allah’ı bilenin dili tutulur” ifâdesi kullanılır.
Bu bilinç düzeyi, bir ilâhide; “Kâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi” denilen noktadır.
Bu kişiler, olup biten şeyleri sâdece seyrederler, olayların perde arkasındaki sırları anlamaya çalışırlar ve herşeyin bir hikmetle oluştuğunun idrâki içindedirler.