
Prof. Dr. Hüseyin Uysal’ın anlatımı ile Kişilik Seviyelerinin dördüncü basamağı olan Nefsi Mutmainne videosunu istifadenize sunuyoruz.
Huzura Eren Bilinç Düzeyi (Yeni Uyanmış Olan Kişiler)
Bu bilinç düzeyi, “Nur boyutu”nun ilk bilinç düzeyidir. Bu kişiler “Ruh boyutu”ndan tamamen kurtulan, tüm varlıkların gerçek yüzünü gören, önceden bilgi düzeyinde bildikleri şeyleri apaçık gören ve bu nedenle huzura, dinginliğe ve itmi’nâna ulaşan kişilerdir.
Bu kişilerin kalpleri, şüphe ve tereddütlerden arınmış, her an şükür hâlindedir. Bu kişilerde kötü ve çirkin vasıflar, yerini güzel ahlaka bırakmıştır. Bunlar sürekli sabır, tevekkül, teslîmiyet ve rızâ halindedirler.
Bu kişiler, takvâ sahibi ve yakîn ehli olan (uyanan) kişilerdir. Her zaman her yerde Hakk ile birlikte olduklarının farkındadırlar. Şer’î kuralların iç yüzüne de vâkıf olmuşlardır. Daha önceden bilemedikleri birçok kavramın ne anlama geldiğini idrâk etmeye başlamışlardır.
Bu bilinç düzeyi Yûnus Emre’nin;
Şeriat, tarikat yoldur varana Hakîkat, mârifet andan içeri
mısralarında anlatmaya çalıştığı “Hakîkat” bilinç düzeyidir.
Erişilen bu bilinç düzeyi, sorumluluk anlayışında yüksek bir duyarlılığı da berâberinde getirir.
İslam dininin hükümlerine göre akıl-bâliğ olmayanlar, dini hükümlerden sorumlu sayılmazlar. Bunun gibi herhangi bir kişi olgunlaşmasını tamamlayıncaya kadar, mâsum bir çocuk gibi kabul edilerek ufak tefek kusurları nedeniyle hoşgörülür.
Uyanmış olan (huzura ermiş olan) kişilerde sorumluluk bilinci de oluşmaya başlar.
Bu kendine gelen, uyanan kişiler, hakîkate, dinginliğe ve yakîne kavuşarak tüm keder ve endişelerden kurtulmuş, farkındalıkları artmış ve bir takım güzel ve hoş esintiler (ilhâmlar) de almaya başlamışlardır.
“Yakîn”, kesin ve apaçık bilgiyi ifâde eden Arapça bir kelimedir. Yakîn’de şüpheye yer yoktur. Uyanan bir kişinin gönlü, bir şeyin hakîkati konusunda tatmin olmuş durumdadır.
Yine yakîn, delillerin ötesine geçip inanç kuvveti ile apaçık görmeyi ifâde eder. Kuşeyrî, yakînin üç türlü olduğunu söyler:
- “İlme’l-yakîn”, bir şey hakkında bilgiye dayanan bilgidir.
- “Ayne’l-yakîn”, bir şeyi görerek elde edilen bilgidir.
- “Hakka’l-yakîn”, bir şeyi bizzat yaşayarak elde edilen bilgidir.
Bu bilinç düzeyindeki kişilerde, kalbin üzerindeki gaflet perdeleri kalkmıştır. Gönüller, öteleri ve hakîkatleri ayne’l- yakîn mertebesinde müşâhede hâlindedir. Yâni kalb, tüm şüphelerden arınmış, tam bir dinginliğe ve huzura ermiştir.
Bu kişiler, dînî mükellefiyetleri hem zâhiren ve hem de bâtınen tereddütsüz olarak kabul edip güzel bir şekilde yerine getirirler. Üstelik bu kabul ve inanış öylesine sağlamdır ki, tüm insanlar bir olup inandığının tersini savunsalar, onlarda en ufak bir şüphe oluşturamazlar. Çünkü onlar, maddî ve mânevî âlemi artık hakîkat penceresinden seyretmektedirler.
Artık böyleleri, imanları uğruna hiçbir çile ve mücâdeleden korkmazlar.
Çünkü, bu bilinç düzeyine ulaşan kişilerde, gözlerinin önündeki perdeler açılıp, latîf duygularla hakîkat nûru açığa çıkmış olduğundan:
“Yâ eyyetühen nefsül mutmainneh”: Ey itmi’nâna ermiş (huzura ermiş olan) nefis! (el-Fecr, 27) şeklindeki hitâbı anlamaya başlamışlardır.
Görüldüğü gibi, “Ruh boyutunda” (uykuda) olan kişiler bu hitâbı anlayamamışlardır. Ancak “Nur boyutunda” (uyanmış) olan kişiler ve daha üst bilince sahip olan kişiler bu hitâbı anlayabilmişlerdir.
Bu kişiler, “Kelime-i Şehâdet”in hakîki mânâsına vâkıf olmuşlar, her yerde ve her şeyde Hakk’ı müşâhede etmeye başlamışlardır. Ayrıca, tüm insanlardaki Muhammedî nûru da görmektedirler.
Artık, “Müslüman” olmanın ne anlama geldiğini idrâk etmişlerdir. Tüm insanların ve tüm varlıkların Allah’a teslim olduğunun, hiçbir fiilin onun irâdesinin dışında olmadığının farkına varmışlardır.
Bu bilince ulaşan kişiler, çok önemli bir kritik noktayı aşmışlardır. Bu bilinçten asla geri dönüş olmaz. Cennete giren bir kişinin tekrar cehenneme geri dönmesinin mümkün olmadığı gibi..
Bu mertebe velâyetin (veliliğin) başlangıcıdır. Kur’ân’daki:
“Elâ inne evlîyâ Allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn”: Kesinlikle bilin, Allah’ın veli kulları için bir korku yoktur, mahzun da olacak değildirler, (Yûnus, 62) âyetinin sırrına vâkıf olmuşlardır.
Bu kişiler önceden yüzeyel olarak öğrenmiş oldukları tüm şer’î bilgilerin içyüzünü anlamaya ve Kur’ân’ın gerçek mânâsına vâkıf olmaya başlamışlardır.
Kur’ân bu kişiler için çok güzel bir kılavuz olmuştur. Onlar için âdetâ yepyeni bir Kur’ân ortaya çıkmıştır. Artık tüm varlıkların hakîkatini (özünü) net olarak algılamaktadırlar.
Daha önceden kıldıkları namazlar daha farklı bir namaza dönüşmüş, her an Allah ile birlikte (salâh hâlinde, namazda) olduklarının bilincine ulaşmışlardır. Salât-ı dâimun (her an salâh hâlinde olma) denilen bu durumu yaşadıkları için bu kişilere “Sâlih kişiler” de denir. Artık bu kişilerin her yaptığı amel, sâlih amel özelliği taşımaktadır. Böyle kişilerin yemesi, içmesi, uyuması, oturması, kalkması, gezmesi, yâni yaptıkları bütün işler ibâdet özelliği kazanmıştır.
Bu boyuttaki kişilerin hayatında yepyeni bir süreç başlamış olmasına rağmen daha henüz ikilik bilincinden kurtulmuş değildirler. Allah’ı kendinden ayrı bir varlık olarak düşündükleri hâlde huzur içinde yaşayabilmektedirler. Bu kişiler artık ölmeden önce ölmüşler, yâni dirilmişler, âdetâ cennete davet edilmektedirler. Öbür boyuta yeni geçmiş ve o boyutun şartlarını keşfetme aşamasını yaşamaya başlamışlardır. Bu kişiler Allah, Muhammed (sav), mü’min, kâfir, münâfık, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, cennet, cehennem, melek, şeytan, dünya, ahiret, erkek, kadın, sevap, günah gibi kavramların gerçek manalarını kavramışlar ve hayata bu bakış açısıyla bakmaya başlamışlardır.
Bu bilinç düzeyi, uykudan uyanışın birinci aşamasını oluşturmaktadır. Bu bilince ulaşmanın çok zor olmasına karşılık, bundan sonraki bilinç düzeylerine geçmek oldukça kolaydır. Bu kişiler, kendilerinin daha üst bilinç düzeylerine ulaşmaları için gerekli güç ve enerjinin yine kendi öz’lerinde olduğunu farkederek yolculuklarına hızla devam ederler.
Bundan sonraki yolculuk daha zevkli hâle gelmiştir. Bu bilinç düzeyindeki kişiler cennet esintilerini iliklerine kadar hissetmekte ve âdetâ Hakk ile birlikteliği yaşamaktadırlar.